Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın önceki akşam Külliye’de ev sahipliği yaptığı iftar, yerel seçim nedeniyle ertelemek zorunda kaldığım bir yazı için vesile oldu. Çünkü hem Erdoğan’ın konuşmasındaki vurgu hem de iftar masasında yaptığım sohbetler, seçimlerin en nihayetinde geçici ancak yaş alma konusunun ise ertelenemez olduğunu hatırlattı.
6 Şubat’ta açıklanan nüfus istatistikleri başta gençler olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin, bu konuda daha fazla kafa yorması gerektiğini ortaya koydu. Yakın zamana kadar genç nüfusuyla övünen, bunun en büyük avantajı olduğunu düşünen Türkiye artık çok yaşlı ülkelerin arasına katılmış durumda.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) 2023 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre nüfus artış hızımız binde 1.1’e geriledi. 1960’lı yıllarda binde 28.5 olan nüfus artış hızı 2021 yılında binde 12,7’ye, 2022’de ise binde 7,1’e geriledi. 2023’te de aniden binde 1.1’e düştü. Bu oran son 15 yılın en düşük değeri olarak haberlere konu oldu ama Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt’a göre aslında Cumhuriyet tarihinin en düşük değeri. “Türkiye’nin nüfus istatistikleri neden çok düşündürücü?” başlıklı makalesinde doğurganlık hızının yanı sıra doğum çağındaki kadın başına düşen beş yaş altındaki çocuk sayısının da düştüğünü ifade eden Eryurt, göç ve ölüm sayısındaki yükselişin de etkilerine dikkat çekiyor. Tüm bunların sonucunda ise özetle şunu söylüyor:
– Türkiye’de nüfusun yaş yapısı hızlı bir şekilde değişiyor. Nüfusun ortanca yaşı 2022 yılına göre yarım yaş artarak 34’e yükseldi.
– 15 yaş altındaki çocuk nüfus oranı hem oransal olarak hem sayısal olarak bir önceki yıla göre azalmış durumda.
– 65 yaş üzeri yaşlı nüfus da hem sayısal hem oransal olarak artmaya devam ediyor. Yaşlı nüfusun oranı yüzde 10’u aşarak yüzde 10.2 oldu.
– Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş ve üzerindeki yaşlı nüfusun toplam nüfusu içerisindeki payının yüzde 10’un üzerine çıktığı ülkeleri “çok yaşlı nüfus” olarak tanımlıyor.
– 2023 sonuçlarına göre Türkiye de artık çok yaşlı ülkelerin arasına katılmış durumda.
Emine Erdoğan, Külliye’nin kış bahçesinde, Ankara’daki çeşitli huzurevlerinde ikamet eden yaklaşık 120 yaş almış büyükle buluşmasındaki konuşmasında şöyle dedi; “Modern hayatın insanı ittiği yüksek dinamizm, zamanın akışını takip edemeyeceğimiz bir hıza çıkarıyor. Artık ‘nasılsın?’ sorusuna, daha çok ‘koşturuyorum!’ cevabı veriliyor. Bu koşturma halinin gerilimi, kalbimizi ve ruhumuzu yorarken, hayatın esas anlamlarını kaçırmamıza sebep olabiliyor”…
İşte o koşturma, her şeye yetişme ve her şeyi çok önemli görme halinde, belki aklımızın ucundan bile geçirmek istemediğimiz gerçeklik yaşlılık. Oysa sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da daha fazla hazırlanmamız gereken bir süreç olduğunu veriler ortaya koyuyor. Erdoğan’ın konuşmasındaki bir başka bölüm de kanımca bu noktada ilk başvurabileceğimiz kaynağa işaret ediyordu:
“Yaşlıları ile bağ kuramayan bir toplum, geçmişin birikimiyle donanmış eşsiz bir pusuladan mahrum kalıyor demektir. Ne yazık ki modern çağın kabulleri, ebedi gençliği yücelterek, yaşlılığı normalin dışına itmeye çalışıyor. Halbuki, güçlü bireylerden oluşan güçlü toplum, hayatın bütün evreleriyle barışık bir yaşam biçimiyle mümkündür. Böylesi bir toplum, gençliğin dinamizmi ile yaşlılığın bilgeliğini harmanlayabilen ülkelerin erişebileceği bir idealdir.”
Tüm yaş alanlara sağlıklı bir ömür dileğiyle…